Ozdemir-fm |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
DEĞERLİ OKURLARIM BUGÜNE KADAR HABERLERİ FORUMDA YAYINLIYORDUK FAKAT FORUMLARDAKİ HABERLERİMİZİ YİNE DEVAM ETTİRECEĞİZ AMA BU BÖLÜMDEN HABER YAYINIMIZ DEVAM EDECEKTİR OKURLARIMIZA DUYRULUR

Facebook Her An Kapanabilir! tarih 08.10.2010, 16:49 (UTC) | | Bakan Binali Yıldırım, katıldığı panelde Facebook'la ilgili işte bu sözleri söyledi.
Bakan Binali Yıldırım, katıldığı panelde Facebook'la ilgili işte bu sözleri söyledi.
Bakan Yıldırım, "Olayı sadece bir paylaşım sitesinin kapatılması gibi basite indirgemek doğru değil. İşin arkaplanına bakmanız lazım. Arka planında 30 tane kapatma kararı var. Bu kapatma kararına karşı, bu paylaşım sitesi hiçbir girişimde bulunmamış." diye konuştu
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, CeBIT Bilişim Eurasia 2010 kapsamında Ekonomi Gazetecileri Derneği'nin düzenlediği KOBİ'ler, İletişim ve Bilişim konulu panele katıldı. Panelde yaptığı konuşmanın ardından gazetecilerin sorularını yantlayan Yıldırım, Youtube'den sonra Facebook'un da kapatılmasının gündeme gelmesi ile ilgili konşutu.
Konuşmasında Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğuna vurgu yapan Bakan Yıldırım yargının kararlarına yürütmenin müdahale etmesinin söz konusu olmadığını söyledi. Bakan Yıldırım: " Olayı sadece bir paylaşım sitesinin kapatılması gibi basite indirgemek doğru değil. İşin arkaplanına bakmanız lazım. Arka planında 30 tane kapatma kararı var. Bu kapatma kararına karşı, bu paylaşım sitesi hiçbir girişimde bulunmamış. Bir üst mahkemeye gitmemiş. Gelip idareyle konuşup çözüm cihetine gitmemiş. Başka ülkelerde yaptığı, uyduğu, tabi olduğu kanunları Türkiye'de yok saymış. Burası bir hukuk devleti.
Burada hukuk herkes için işler. Yabancı, yerli farketmez. Bir Türkiyeşirketi hangi hukuk sistemine tabiyse, burada hizmet veren, alışveriş yapan, parakazanan, yurt dışında bir şirket de olsa aynı hukuk sistemine tabi. Bizim istediğimiz çifte standart uygulanmamasıdır. İsrail'de, Almanya'da, Brezilya'dabaşka davranacaksınız, onların dediklerini yapacaksınız, Türkiye'ye gelince 'Ben yapmam' diyeceksiniz. Türk halkı bunu kabul etmez." diyerek bir samimiyetsizlik gördüğünü dile getirdi.
HIZLI TREN PROJESİ
Konya-Ankara hızlı tren projesine ilişkin bir soru üzerine Yıldırım, açılışı belirtilen tarihe yetiştirmek için çalıştıklarını belirterek, "Ancak hızlı tren uygulamalarında tamamen bitirseniz bile yolculuk olarak ticari anlamda seferlerebaşlamanız birkaç ay alıyor. Ticari yolcu taşımacılığı başlamaz ama test sürüşü yaparız. Ticari taşımacılık birkaç ay sonra başlar. 17 Aralık'ta, Konya'ya treni ulaştıracağız" dedi.
| | |
|

İzi Geçmeyen Acı! tarih 08.10.2010, 16:31 (UTC) | | 1995 yılında programda yaptığı gaf'a gelen tepkiler üzerine ekranlara veda etmek zorunda kalmıştı...
1995 yılında Turnike adlı programı sunan Güner Ümit canlı yayında "Yoksa siz Kızılbaş mısınız?" demiş ve Alevilerden gelen tepkiler nedeniyle Ümit ekranlara veda etmek zorunda kalmıştı. O günden sonra iş bulamayan şu anda sadece emeklilik maaşıyla geçinen Ümit, Erbil'in mum söndü lafını bilerek söylemediğini ifade etti.
Şimdi en çok Mehmet Ali üzülüyordur...
Ümit sözlerine şöyle devam etti: "Çok şaşırdım. O da benim gibi çok büyük talihsizlik yaşadı. Üzüldüm. Erbil'in bu sözleri bilinçli olarak sarf ettiğine inanmıyorum. Hiçbir futbolcu bilerek isteyerek kalesine gol atmaz. Bu insanın aklından zoru var demektir. Şimdi herkesten çok o kahroluyordur.Yaptığım o hata değirmen taşı gibi boynuma asıldı. Kahrolmak ne demek anladım. O yıllarda neler yaşadığımı hiç unutamam. Bu çok acı kötü bir şey. Alevi dostların Mehmet Ali'yi fazla ciddiye alıp üzerine gideceklerini sanmıyorum. Yapı itibarıyla Mehmet Ali zaman zaman ipin ucunu kaçırıyor ama kasıtlı olarak bu lafı etmesi mümkün değil. Kendimden pay biçiyorum. Nasıl benim kastım yoksa, Mehmet Ali de böyle bir talihsiz laf etti"
O acının izi geçmiyor
Halkın tepkisinin çok doğal olduğunu söyleyen Ümit, "O konuda iki yıl hapis istemiyle yargılandım sonra beraat ettim. Çünkü bir suçun oluşabilmesi için bir kasıt olması gerekiyor. Zaten halkın vicdanlarda da böyle bir mahkûmiyetim olmadı. Allah kimsenin başına vermesin. En çok o talihsizliğe uğrayan insanı yaralıyor. Onun izi geçmiyor. Artık televizyonculuk defterini kapattım. Bir nevi kendimi emekliye ayrıldım. Sigortadan emekli maaşımla geçiniyorum. Karı koca emekliyiz evde oturuyoruz. Her şeyin bir sonu var. Zamanı gelince çekilmesini de bilmek gerekiyor. Bizimkisi zamansız talihsiz oldu ama ne yapalım kader."
BUGÜN
KAYNAK:POSTMEDYA | | |
|

Böyle Kurumsal e-mail Görülmedi! tarih 08.10.2010, 16:29 (UTC) | | Habertürk Taksim binasında yönetimden çalışanlara öyle bir e mail geldi ki...
CİNER YAYIN HOLDİNG TAKSİM BİNASI ÇALIŞANLARINA,
Değerli çalışanlarımız,
08 Ekim 2010 Cuma günü ‘Öğle Yemeği’ Türk günü menüsü olarak aşağıdaki gibi yapılması planlanmıştır.
TÜRK GÜNÜ MENÜSÜ
EZOGELİN ÇORBA ( ÇORBA POTLARINDAN SERVİS EDİLECEK)
HÜNKAR BEĞENDİ ( BENMARİDEN SERVİS EDİLECEK)
TAV. KİLİS TAVA ( BENMARİDEN SERVİS EDİLECEK )
BADEMLİ PİLAV ( BENMARİDEN SERVİS EDİLECEK )
KARIŞIK GÖZLEME ( ŞEFİNDİŞLERDE SERVİS EDİLECEK )
İÇLİ KÖFTE ( ŞEFİNDİŞLERDE SERVİS EDİLECEK )
ZEYTİNYAĞLILAR
ZY. KARIŞIK DOLMA(YAPRAK,BİBER,DOMATES) ( AÇIK BÜFE SERVİS EDİLECEK )
ZY TAZE FASÜLYE ( AÇIK BÜFE SERVİS EDİLECEK )
ZY MÜCVER ( AÇIK BÜFE SERVİS EDİLECEK )
ZY ŞAKŞUKA ( AÇIK BÜFE SERVİS EDİLECEK )
ZY. BARBUNYA PİLAKİ ( AÇIK BÜFE SERVİS EDİLECEK )
MİNİ İMAM BAYILDI ( AÇIK BÜFE SERVİS EDİLECEK )
TATLILAR
BAKLAVA ( AÇIK BÜFE SALATBARIN ÜSTÜNDE SERVİS EDİLECEK )
TEL KADAYIF ( AÇIK BÜFE SALATABARIN ÜSTÜNDEN SERVİS EDİLECEK )
ŞEKERPARE ( AÇIK BÜFE SALATABARIN ÜSTÜNDEN SERVİSA EDİLECEK )
FIRIN SÜTLAÇ ( AÇIK BÜFE SALATABARIN ÜSTÜNDEN SERVİS EDİLECEK )
ÇİKOLATALI UN HELVASI ( AÇIK BÜFE SALATABARIN ÜSTÜNDEN SERVİS EDİLECEK )
DÖKME PROFİTEROL ( AÇIK BÜFE SALATABARIN ÜSTÜNDEN SERVİS EDİLECEK )
SICAK LOKMA ( AÇIK BÜFE SALATABARIN ÜSTÜNDEN SERVİS EDİLECEK )
SALATALAR
KARIŞIK MEVSİM SALATA ( AÇIK BÜFEDEN SERVİS EDİLECEK )
ACILI EZME ( AÇIK BÜFEDEN SERVİS EDİLECEK )
KISIR ( AÇIK BÜFEDEN SERVİS EDİLECEK )
PATATES SALATASI ( AÇIK BÜFEDEN SERVİS EDİLECEK )
ROKA ( AÇIK BÜFEDEN SERVİS EDİLECEK )
PATLICAN SALATA ( AÇIK BÜFEDEN SERVİS EDİLECEK )
KIRMIZI LAHANA ( AÇIK BÜFEDEN SERVİS EDİLECEK )
TURŞU ( AÇIK BÜFEDEN SERVİS EDİLECEK )
ÇOBAN SALATA ( AÇIK BÜFEDEN SERVİS EDİLECEK )
MERCİMEK KÖFTE ( AÇIK BÜFEDEN SERVİS EDİLECEK )
ÇİĞ KÖFTE ( LAVAŞTA ) ( AÇIK BÜFENDEN SERVİS EDİLECEK )
AYRAN ( FALEZ MAKİNASINDAN SERVİS EDİLECEKTİR )
Tüm personelimizin bilgisine sunulur.
Genel İdari Koordinatörlük
KAYNAK:POSTMEDYA | | |
|

Hangi Şarkıcıyı "Ermeni" Diye Damgaladı? tarih 08.10.2010, 16:26 (UTC) | | Hürriyet'in eski Genel Yayın Yönetmeni Çetin Emeç hangi şarkıcıyı "Ermeni" diye damgaladı?Çetin Emeç,'Ermeni' diye hangi şarkıcıyı damgaladı Taksim meydanının göbeğine küçük bir ülke kuruldu geçen gün. Ve ne AKM'nin yıkımı, ne cami tartışmaları, ne izinsiz yürüyüşler, ne kutlamalar ve ne de bu kutlamalarda orası burası sıkıştırılan kadınlar vardı! Tam tersi bütün insanlar, pipolu enteller, göbeğini kaşıyan adam, türbanlı kadınlar, mini etekli kızlar, liseli gençler ve benim gibi moruklar en asude şekilde yan yana gezip dolaştık. Ülke Vatikan gibi küçücük bir ülkeydi ama burada insanları yönlendiren güç Papa değil, kitaptı...
***
Her zaman olduğu gibi yine Sevgili Kanat Atkaya duyurmuştu bizim Vatikan'ın açılacağı günü. O, zaten bu devletin yerli ahalisinden sayılır. Lafı uzatmayalım, Taksim Meydanındaki Sahaflar çarşısını sıcak bir İstanbul gününde açtık ve Eylül'ün hüzünlü son günlerinde kapattık. Bütün uyanıklar gibi ben de son gün oradaydım.
Esnaf tezgahlarını topluyor, kitaplar 2 liraya kadar düşmüş...
Eee babalar, açılış gününde neden 5 lira istediniz aynı kitaba? Fazla şikayet etmeyelim haklarıdır, her sahaf bizim gizli hazinemizdir...
***
Akşamın son kızıllığında son tezgahlardan birinde bir kitap çarptı gözüme. Yepyeni, el değmemiş, kocaman; "Bir Menajerin Anıları. Gölge Adam"
Kapakta Barış Manço'dan, Sezen Aksu'ya, İlhan İrem'den Cem Karaca'ya kadar 70'li yılların o güzelim 'porteleri' var. Yazan Orhan Şevki; Bir dönem menajerlerin kralı, sıkı dostum, Jean Paul Satre'dan, T.S.
Elliot'tan çeviriler yapan, Ferit Edgü'lerin arkadaşı, Marguritte Duras hayranı bir gerçek entelektüel iken, tam 33 yılını pop müzik dünyasının tüm pisliklerine göğüs gererek yaşayan dünya güzeli bir adamın anıları elimdeki hazine. Heyecanla sayfaları karıştırdım, tabii kitabın sonundaki indekste önce kendi adıma baktım. Size bir iyilik yapıp kendimden söz etmeyeceğim bu yazıda.
***
"Kaç para" dedim tezgahın başındaki sakallı, genç tatlı hergeleye. "15 lira abi. Çünkü 2009'da yayınlanmış ve hiçbir yerde yok, belki piyasaya çıkmamış, çok ender bulunuyor!" Gerçekten bir yıl önce basılmış ve nedense yayınlanmamış Orhan'ın kitabı. "Bir lira veririm" dedim şakacıktan. Sıkı bir pazarlık sonunda (!) 20 kağıdı toka edip aldım kitabı...
***
İnanılmaz ama Orhan Şevki, yetmişli yılların başından itibaren her gün not almış yaşadıklarını.
Ortaya hem gazino aleminin, hem o yılların siyasi panoramasının hem de tanıdık tanımadık bütün pop şarkıcıların sicili dökülüyor.
Ama kibarca... Daldım gittim sayfalarının arasına. Aynı yıllarda aynı 'camia'daydım' ve bire bir yaşadığım öyle çok olay ve öyle çok gerçek var ki satırlarında...
***
Orhan önce müzisyenliği, sonra gazeteciliği bırakıp menajerlik yapmaya başlamış. Bu üç alemin de göbeğinden gelme biri anlayacağınız.
Büyük aşkı Asu Maralman ile evlenmiş, Sezen Aksu'dan Sibel Egemen'e, Nazan Şoray'dan Filiz Akın'a kadar o dönemin pek çok ünlü isminin menajeri. TRT'nin ilk dönemleri, tüm gazeteciler, televizyoncular arkadaşı...
***
Bir gün dostlarından bir haber geliyor, o dönemin en çirkef (bu sözcük tamamen benim inancımdır) ve en çok satan, şöhretlerin korkulu rüyası Hafta Sonu gazetesinde eşi Asu Maralman manşet olacak. Başlık ne? "Asu Maralman Ermeni çıktı" Peki gazetenin yanın yönetmenin adı? Sonradan Hürriyetin başına geçip bir suikast sonunda öldürülen Çetin Emeç...
***
Orhan beyninden vurulmuşa dönüyor tabii... Asu, 'Olur Olur Bal Gibi Olur'u yeni 'plak' yapmış ve ününün doruğunda. Ayrıca Ermeni olduğunu da hiçbir zaman saklamamış. Ama dönem öyle bir dönem ki, Asala terörü doruk noktasında. Ermenilik suçun Allah'ı! Orhan, Çetin Emeç'e koşuyor bu başlığa atmaması için...
***
Peki Çetin Emeç ne diyecek?
Basın şehidi bir gazeteci 'haber uğruna' kafatasçılığa soyunacak mı?
Sorunun yanıtını yarın alacaksınız. Ayrıca, 'Dikmen Doluca' sahte isimli ünlü müzik adamının kim olduğunu, 1974 yılında TRT'de yılbaşı gecesi yaşanan inanılmaz bir olayın perde arkasını da...
Yarın: Tüm şarkıcılar yılbaşı gecesi TRT'yi boykot edince...
KAYNAK:POSTMEDYA | | |
|

Televizyonda gördüğüm gibiyse çarşı karışacak.. tarih 08.10.2010, 15:18 (UTC) | | Kanaat notumuzu erken vermişiz Kılıçdaroğlu’na.. Televizyonda seyrettiğim iki saatlik performansına bakılırsa, elimizin altında en az “yirmi beş sene başımızdan gitmeyecek..” bir siyasetçimiz var demektir.. Bu işe en çok da seyrek bıyıklı asabi şahsiyetin canı sıkılacak..
Ben “Referandumda oy
kullanamadığı için..” Altı Kazık Partisi Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na iki üç yazımda çaktım mı çakmadım mı?
El cevap: Çaktım..
Yazıyla çakarken aklım
başımda mıydı?
El cevap: Başımdaydı..
Yazıya oturduğumda bende “La taklab-üs salad” durumu var mıydı?
El cevap: Tövbe yoktu.. Ağzıma koymamıştım.. Bünyem vazodaki çiçek sapı gibi temizdi..
Önce bu tespitleri yapayım.. Okura hallerimi arz edeyim.. Sonra, önceki gece Kanal D’de Abbas Güçlü’nün yönettiği “Genç Bakış Programı”nda izlediğim Kemal Kılıçdaroğlu’nun notunu yeniden değerlendireyim..
“Irmağı deliye boyatırlar..”
***
Abbas Güçlü’nün programına dinleyici olarak katılanlar ise Eskişehir Osman Gazi Üniversitesi’nin öğrencileriydi..
Programın yapıldığı salon tıka basa doluydu.. Çok canlı, ilgili, dinamik bir seyirci vardı..
Yalan atmayayım.. Televizyonun karşısına oturduğumda Kemal Kılıçdaroğlu’nun gençlerin şeytana pabucu ters giydirecek cinlikteki soruları karşısında çuvallayacağını düşünüyordum..
Önce orada şaşırttı beni.. Hem ekrandaydı.. Hem kameraların karşısındaydı.. Hem de canlı ve hesap soran bir izleyici kitlesinin önünde konuşuyordu..
BEKLENEN SORU
Kemal Kılıçdaroğlu çok rahattı..
Programın başından sonuna bir cırtım bocalamadı..
“Eee! Eee! Eee!” uzatma nidaları ile cümleleri çekiştirmedi.. İyi veya kötü, yanlış veya doğru her soruya mutlaka bir cevabı vardı..
Sakindi.. Öfke gösterisi yapmadan konuşuyordu..
Hatta öğrencilerden gelen sorulara cevap verirken, lafa çocuğuyla konuşan bir baba gibi başlıyor, öyle devam ediyordu..
Bir tek “Bak evladım..” hitabı eksik kalıyordu.. Çocukları çabuk etkisine aldı.. Bolca alkışlandı.. Bolca sempati topladı..
Ancak salonda ona düşmanca bakan, ek yerini kollayan, vurmak için açığını bekleyen “profesyonel panelciler”in olmadığını da kayda geçireyim..
Dürüsttü.. “Partinizde demokrasi var mı?” gibi kıl bir soruya bile teklemeden karşılık verdi..
“Türkiye’de hangi partide demokrasi var ki bizim partide olsun..”
En çok alkışı burada aldı.. Alkıştan aldığı güçle 12 Eylül yönetiminin yaptığı Siyasi Partiler Yasası’na da Anayasa’ya da fena geçirdi..
Gelelim programda cevabı en çok merak edilen soruya..
“Kemal Bey referandumda neden oy kullanamadı?”
Soru gelir gelmez salonda kıkırdaşmalar, fıkırdaşmalar başladı..
***
Kemal Kılıçdaroğlu lafı aldı..
Ev gezmesine gitmiş de yayıldığı koltukta sohbet ediyormuş gibi rahatça girdi konuya.. Lafları süslemeden, birbirine çakıştırmadan..
Arz ettiği şu.. Referandumdan iki ay önce polis marifeti ile Kemal Kılıçdaroğlu’nun eskiden ikâmetgâh gösterdiği adrese gelinmiş..
Konu komşu ile konuşulup, Kılıçdaroğlu’nun elan burada oturmadığını dair tutanak tutulmuş..
“Komşu boncuğu gece
takılmaz..”
Niyet Altı Kazık Partisi Genel Başkanı’nı seçmen kütüğünden düşürmek.. Hesabı sorulduğunda da “Aha tutanak! Orada oturmuyor ki..” demek..
TOP KİMDEYDİ?
Bu cinlik belli ki Ampul Partisi içinden çıkma.. Seyrek Bıyıklı Asabi Şahsiyet’in bu işte dahli olduğunu sanmam.. O kadar işin arasında bununla uğraşmaz..
İl yönetimi çevresinden birileri iş edinmiş olabilir.. Sonuç olarak hedefin Kemal Bey olduğu kesin..
O seçim bölgesinde başka kimsenin evine gidilip “Filanca seçmen kütüğünde ama acaba burada oturuyor mu?” diye sorulmamış..
Canlı yayında iki de belge gösterdiler..
Belgelere göre biri yirmi bir, diğeri on sekiz sene önce vefat etmiş iki vatandaşımız hâlâ seçmen kütüğünde kayıtlı görünüyordu.. Artık yerlerine kim oy kullanıyorsa, vebali onların boynuna..
Kılıçdaroğlu bunları gülümseyerek anlattı..
“Siz bana enayilikten oy kullanamadı muamelesi yaptınız ama durum böyleydi..” demeye getirdi..
Referandum sırasında öyle yoğundum ki gidip kontrol etmek aklıma bile gelmedi, deyip olayı “komplo teorisi” ile çözümledi..
Alkışlanmasına alkışlandı ama benim için hâlâ birileri suçlu.. Listenin başında da Altı Kazık Partisi’nin İstanbul İl Başkanı var..
“Ele söylesen dört olur..
İçe atsan dert olur..”
Sonuç olarak inandırıcıydı, samimiyeti ile bu soruyu lehine halletti..
Memleket sorunları ile ilgili
üniversite gençliği (!) o yayında Kemal Bey’in ağzından duyduğu cevapların çoğundan tatmin oldu..
Aynı cevaplar bir ihracatçıyı, bir sanayiciyi, turizmciyi tatmin eder miydi? Kuşkuluyum..
Hatta “Etmezdi..” diyebilirim..
Ağzından dinlediğim tespitlerin çoğu doğruydu lakin çözüm için kesin formül yoktu..
İşsizlik için de demokrasi için de cevap aynıydı.. “Üretimi artırmak..”
Peki nasıl? İşte orası pek belli değil..
“Bereket versin tipiye.. Sürü geldi kapıya..”
***
Gördüğüm o ki “referandum kampanyası süreci” yeni genel başkanın işine yaramış..
Her gün iki üç yerde konuşa konuşa, sorulara cevap vere vere laf ustası olmuş..
“Türban meselesi” gibi en sıkıştığı konularda bile Kılıçdaroğlu olayı eline alıyor..
Çözüm için önerisi yoksa bile olayı çekiştirmeden “hazır cevabının bulunduğu” başka bir noktaya götürüyor.. Mezbaha şart değil.. Kurbanı yol kenarında da kesiyor..
Partisine gönül verip de liderlik mekanizmasından kuşkulu olan partililerin içi rahat olsun.. Seçim sath-ı mailine girildiğinde önceki gece seyrettiğim Kılıçdaroğlu, ekran ekran dolaşıp çok puan toplar..
Bu arada “Bu parti hâlâ benim” savından çok emin olan, kimi il başkanlarına el öptüren “Akbaşlı” için de kötü haberim var..
Performansını ekrandan izlediğim bu Kılıçdaroğlu iki vakte kadar onu tepeler..
Hazır olsun vaktine!
Kıssadan Hisse: İki koç başı
bir tencerede kaynamaz..
Selahattin Duman - sduman@gazetevatan.com
KAYNAK:365.COM | | |
|

Televizyonda gördüğüm gibiyse çarşı karışacak.. tarih 08.10.2010, 15:18 (UTC) | | Kanaat notumuzu erken vermişiz Kılıçdaroğlu’na.. Televizyonda seyrettiğim iki saatlik performansına bakılırsa, elimizin altında en az “yirmi beş sene başımızdan gitmeyecek..” bir siyasetçimiz var demektir.. Bu işe en çok da seyrek bıyıklı asabi şahsiyetin canı sıkılacak..
Ben “Referandumda oy
kullanamadığı için..” Altı Kazık Partisi Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na iki üç yazımda çaktım mı çakmadım mı?
El cevap: Çaktım..
Yazıyla çakarken aklım
başımda mıydı?
El cevap: Başımdaydı..
Yazıya oturduğumda bende “La taklab-üs salad” durumu var mıydı?
El cevap: Tövbe yoktu.. Ağzıma koymamıştım.. Bünyem vazodaki çiçek sapı gibi temizdi..
Önce bu tespitleri yapayım.. Okura hallerimi arz edeyim.. Sonra, önceki gece Kanal D’de Abbas Güçlü’nün yönettiği “Genç Bakış Programı”nda izlediğim Kemal Kılıçdaroğlu’nun notunu yeniden değerlendireyim..
“Irmağı deliye boyatırlar..”
***
Abbas Güçlü’nün programına dinleyici olarak katılanlar ise Eskişehir Osman Gazi Üniversitesi’nin öğrencileriydi..
Programın yapıldığı salon tıka basa doluydu.. Çok canlı, ilgili, dinamik bir seyirci vardı..
Yalan atmayayım.. Televizyonun karşısına oturduğumda Kemal Kılıçdaroğlu’nun gençlerin şeytana pabucu ters giydirecek cinlikteki soruları karşısında çuvallayacağını düşünüyordum..
Önce orada şaşırttı beni.. Hem ekrandaydı.. Hem kameraların karşısındaydı.. Hem de canlı ve hesap soran bir izleyici kitlesinin önünde konuşuyordu..
BEKLENEN SORU
Kemal Kılıçdaroğlu çok rahattı..
Programın başından sonuna bir cırtım bocalamadı..
“Eee! Eee! Eee!” uzatma nidaları ile cümleleri çekiştirmedi.. İyi veya kötü, yanlış veya doğru her soruya mutlaka bir cevabı vardı..
Sakindi.. Öfke gösterisi yapmadan konuşuyordu..
Hatta öğrencilerden gelen sorulara cevap verirken, lafa çocuğuyla konuşan bir baba gibi başlıyor, öyle devam ediyordu..
Bir tek “Bak evladım..” hitabı eksik kalıyordu.. Çocukları çabuk etkisine aldı.. Bolca alkışlandı.. Bolca sempati topladı..
Ancak salonda ona düşmanca bakan, ek yerini kollayan, vurmak için açığını bekleyen “profesyonel panelciler”in olmadığını da kayda geçireyim..
Dürüsttü.. “Partinizde demokrasi var mı?” gibi kıl bir soruya bile teklemeden karşılık verdi..
“Türkiye’de hangi partide demokrasi var ki bizim partide olsun..”
En çok alkışı burada aldı.. Alkıştan aldığı güçle 12 Eylül yönetiminin yaptığı Siyasi Partiler Yasası’na da Anayasa’ya da fena geçirdi..
Gelelim programda cevabı en çok merak edilen soruya..
“Kemal Bey referandumda neden oy kullanamadı?”
Soru gelir gelmez salonda kıkırdaşmalar, fıkırdaşmalar başladı..
***
Kemal Kılıçdaroğlu lafı aldı..
Ev gezmesine gitmiş de yayıldığı koltukta sohbet ediyormuş gibi rahatça girdi konuya.. Lafları süslemeden, birbirine çakıştırmadan..
Arz ettiği şu.. Referandumdan iki ay önce polis marifeti ile Kemal Kılıçdaroğlu’nun eskiden ikâmetgâh gösterdiği adrese gelinmiş..
Konu komşu ile konuşulup, Kılıçdaroğlu’nun elan burada oturmadığını dair tutanak tutulmuş..
“Komşu boncuğu gece
takılmaz..”
Niyet Altı Kazık Partisi Genel Başkanı’nı seçmen kütüğünden düşürmek.. Hesabı sorulduğunda da “Aha tutanak! Orada oturmuyor ki..” demek..
TOP KİMDEYDİ?
Bu cinlik belli ki Ampul Partisi içinden çıkma.. Seyrek Bıyıklı Asabi Şahsiyet’in bu işte dahli olduğunu sanmam.. O kadar işin arasında bununla uğraşmaz..
İl yönetimi çevresinden birileri iş edinmiş olabilir.. Sonuç olarak hedefin Kemal Bey olduğu kesin..
O seçim bölgesinde başka kimsenin evine gidilip “Filanca seçmen kütüğünde ama acaba burada oturuyor mu?” diye sorulmamış..
Canlı yayında iki de belge gösterdiler..
Belgelere göre biri yirmi bir, diğeri on sekiz sene önce vefat etmiş iki vatandaşımız hâlâ seçmen kütüğünde kayıtlı görünüyordu.. Artık yerlerine kim oy kullanıyorsa, vebali onların boynuna..
Kılıçdaroğlu bunları gülümseyerek anlattı..
“Siz bana enayilikten oy kullanamadı muamelesi yaptınız ama durum böyleydi..” demeye getirdi..
Referandum sırasında öyle yoğundum ki gidip kontrol etmek aklıma bile gelmedi, deyip olayı “komplo teorisi” ile çözümledi..
Alkışlanmasına alkışlandı ama benim için hâlâ birileri suçlu.. Listenin başında da Altı Kazık Partisi’nin İstanbul İl Başkanı var..
“Ele söylesen dört olur..
İçe atsan dert olur..”
Sonuç olarak inandırıcıydı, samimiyeti ile bu soruyu lehine halletti..
Memleket sorunları ile ilgili
üniversite gençliği (!) o yayında Kemal Bey’in ağzından duyduğu cevapların çoğundan tatmin oldu..
Aynı cevaplar bir ihracatçıyı, bir sanayiciyi, turizmciyi tatmin eder miydi? Kuşkuluyum..
Hatta “Etmezdi..” diyebilirim..
Ağzından dinlediğim tespitlerin çoğu doğruydu lakin çözüm için kesin formül yoktu..
İşsizlik için de demokrasi için de cevap aynıydı.. “Üretimi artırmak..”
Peki nasıl? İşte orası pek belli değil..
“Bereket versin tipiye.. Sürü geldi kapıya..”
***
Gördüğüm o ki “referandum kampanyası süreci” yeni genel başkanın işine yaramış..
Her gün iki üç yerde konuşa konuşa, sorulara cevap vere vere laf ustası olmuş..
“Türban meselesi” gibi en sıkıştığı konularda bile Kılıçdaroğlu olayı eline alıyor..
Çözüm için önerisi yoksa bile olayı çekiştirmeden “hazır cevabının bulunduğu” başka bir noktaya götürüyor.. Mezbaha şart değil.. Kurbanı yol kenarında da kesiyor..
Partisine gönül verip de liderlik mekanizmasından kuşkulu olan partililerin içi rahat olsun.. Seçim sath-ı mailine girildiğinde önceki gece seyrettiğim Kılıçdaroğlu, ekran ekran dolaşıp çok puan toplar..
Bu arada “Bu parti hâlâ benim” savından çok emin olan, kimi il başkanlarına el öptüren “Akbaşlı” için de kötü haberim var..
Performansını ekrandan izlediğim bu Kılıçdaroğlu iki vakte kadar onu tepeler..
Hazır olsun vaktine!
Kıssadan Hisse: İki koç başı
bir tencerede kaynamaz..
Selahattin Duman - sduman@gazetevatan.com
KAYNAK:365.COM | | |
|
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 12 ziyaretçi (16 klik) kişi burdaydı!
|
|
|
|
|
|
|
|